Vesayet Davası Nedir? Vasi Tayini (Atanması) Ne Şekilde Gerçekleşir?

Bu yazımızda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK) kapsamında ele alınan ve günlük hayatımızda sıkça duysak da toplum tarafından halen tam olarak kavranamayan vasilik ve vesayet kavramı detaylı bir şekilde açıklanacak, vesayet davasına ve vasi tayinine (atanmasına) yönelik hukuki süreç irdelenecektir.

Vesayet ve Vasi Kavramları Nelerdir?

Vesayet ve vasi kavramları birbirlerini tamamlayan hukuki kavramlardır. Vesayet, velayet altında olmayan küçüklerin (18 yaş altın kimselerin) ve kısıtlı olan erginlerin her anlamda korunmasına yönelik oluşturulmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda açıklanarak düzenlenmiş bir hukuki araçtır.

Vasilik ise, TMK m.403’de belirtildiği üzere vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan, vesayet alınan bir kimseye atanan ve bir önceki paragrafta belirtilen hukuki aracı usulüne ve vesayet altına alınanın menfaatine uygun şekilde kullanan kişidir.

Vesayeti ve Vasi Tayinini Gerektiren Durumlar Nelerdir?

Vesayet altına alınmayı, bir diğer deyişle bir kimseye vasi tayinini gerektiren durumlar TMK’da belirtilmiş ve açıklanmıştır. Bu durumlar temel olarak iki şekilde ele alınır:

  • Küçüklük
  • Kısıtlılık

Kişinin Küçüklük Nedeniyle Vesayet Altına Alınması ve Kendisine Vasi Tayin Edilmesi

Kişinin küçüklük nedeniyle vesayet altına alınması ve kendisine vasi tayin edilmesi hususunun açıklanmasından önce, kişinin küçük olmasının ne anlama geldiğine de tekrar değinmekte fayda görüyoruz. Türk Hukukunda 18 yaş altı kişiler küçük olarak kabul edilmekte ve bu şekilde işlem görmektedirler. Temel olarak 18 yaş altında olan bir kimse anne ve babasının velayeti altında olup ek bir vesayete ihtiyaç duymamaktadırlar. Ancak herhangi bir durum sonucunda anne ve babasından her ikisinin de velayeti altında olmayan bir küçük, Türk Medeni Kanunu’nun 404.maddesinde de belirtildiği üzere vesayet altına alınmak zorundadır.

Küçüklerin vesayet altına alınması hususunda bir vesayet davası ile hukuki süreç başlatılabileceği gibi, yine TMK m.404’te belirtildiği üzere görevleri esnasında nüfus memurları, idari herhangi bir makam, noterler veya mahkemeler tarafından bir küçük hakkında vesayet altına alınma ihtiyacının fark edilmesi üzerine de vesayet alınma süreci işleyebilmektedir.

Kişinin Kısıtlılık Nedeniyle Vesayet Altına Alınması ve Kendisine Vasi Tayin Edilmesi

Kişinin kısıtlılık nedeniyle vesayet altına alınması hususunda ise birden fazla durum ortaya çıkmaktadır. Kısıtlılık bu durumların üzerinde yer alan bir çatı kavramdır. Bu durumlar;

Kişinin akıl hastalığı veya akıl zayıflığına sahip olması: Yaşamış olduğu herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle genel itibariyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı ile ilgili olarak kendisine sürekli olarak yardım gereken kişiler ile bahsettiğimiz durumlardan ötürü toplumsal veya aile yaşamında başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan ergin kimselerin kısıtlanması ve vesayet altına alınarak kendilerine vasi atanması gerekliliği TMK m.405’te öngörülmüştür.

Kişinin savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi nedeniyle kısıtlanması: Kendi veyahut ailesinin hayatını yapmış olduğu svurganlıklar ile olumsuz bir yöne iten, alkol ve uyuşturucu madde bağlılığı ve kötü yaşam tarzına sebep olan veyahut malvarlığı yönetimini kötü bir şekilde sürdüren ergin kimselerin kısıtlanması TMK m.406’ta düzenlenmiştir. Bu madde kapsamında bir kimsenin kısıtlanması, kanıtlanmasının güçlüğünden ötürü diğer vesayet nedenlerine göre göre daha zordur. Kişinin savurgan bir yaşam tarzına sahip olduğu, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya kötü yönetim durumları istisnai durumlar ile değil sürekli hale gelmiş örnekler ile, somut deliller ile ortaya konulmalıdır.

Kişinin özgürlüğü bağlayıcı ceza alması: TMK’da belirtilen ve kişinin vesayet altına alınarak kendisine vasi atanmasına yol açan bir diğer kısıtlılık durumu ise kişinin bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olması durumudur. Bu durum sıkça tutukluluk durumu ile karıştırılmaktadır, fakat kişi soruşturma veyahut kovuşturma evrelerinde tutuklu olarak yargılanmakta ise bu durum devreye girmemektedir. Bir yargılama sonucunda bir yıl veya daha uzun süreli mahkumiyete çarptırılan ve bu süreyi cezaevinde geçirecek ergin hakkında TMK m.407 uyarınca vesayet kararı verilmektedir.

Özgürlüğü bağlayıcı ceza nedeniyle kısıtlılık kararı verilmesi durumu, kişiye verilen özgürlüğü bağlayıcı cezayı yerine getirmekle yükümlü makam tarafından yetkili vesayet makamına bildirilmek suretiyle ortaya çıkmaktadır.

Kişinin kendi isteği ile kısıtlanması: Yaşlılık, engellilik, deneyimsizlik veya ağır hastalık durumları nedeniyle kendi işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteme hakkına sahiptir. Bu durum TMK’nın 408.maddesinde düzenlenmiştir.

Vesayet Altına Alınmasının Usuli Aşamaları Nelerdir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, kişinin vesayet altına alınması hususunda temel iki nokta bulunmaktadır. Bunlardan birincisi vesayet altına alınacak kişinin dinlenilmesi veya kişi hakkında usulüne uygun alınmış bir bilirkişi raporunun bulunması, ikincisi ise kişi hakkında verilen vesayet kararının ilanıdır.

Türk Medeni Kanunu m.409/1 uyarınca bir kimse hakkında savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağlımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya kendi isteği sebebiyle kısıtlama kararı verilmeden önce o kişinin dinlenilmesi şarttır. Kişi dinlenilmeden, açıklamaları alınmadan verilen vesayet altına alınma kararları hukuka aykırı olacaktır.

Kişi hakkında akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlama kararı alınacak ve kişi vesayet altına alınacak ise, öncelikle resmi sağlık kurulu raporu bulunmaktadır. Kişinin akıl hastalığına veya akıl zayıflığına yönelik alınmış usulüne ve hukuka uygun bir rapor bulunmadığı takdirde kişi hakkında kısıtlama kararı verilemez. Kısıtlama ve vesayet altına alınma kararı verecek hakim, dilerse ilgili raporun yanında kişiyi dinlemek de isteyebilir, bu durum hakimin inisiyatifindedir.

Bir diğer husus ise verilen kısıtlama kararının ilan edilmesidir. TMK m.410 uyarınca kısıtlama kararı kesinleştikten sonra kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerlerde ilan edilmek zorundadır.

Vesayet Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Neresidir?

Vesayet davasında yetkili mahkemeler küçük veya kısıtlının yerleşim yeri mahkemeleridir. Görevli mahkemeler ise sulh hukuk mahkemeleridir.

Vesayet Organları Nelerdir, Vesayet Makamı Nedir?

Vesayet organları vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardan oluşmaktadır. Vesayet daireleri ise sulh hukuk mahkemeleri ve asliye hukuk mahkemelerine karşılık gelmektedir. Vesayet dairelerinin vesayet makamı ayağını sulh hukuk mahkemeleri, denetim makamı ayağını ise asliye hukuk mahkemeleri karşılamaktadır.

Vesayet Makamına Şikayet Durumu

Vesayet altındaki her kısıtlı ergin veya küçük -ayırt etme gücüne sahip olması kaydıyla-, vasisinin eylem ve tavırlarının kendi menfaatine aykırılığı hususunda vesayet makamına şikayet başvurusunda bulunabilmektedir. Şikayet başvuruları vesayet makamı tarafından şikayet hakkında verilen kararın tebliğinden itibaren ise on günlük süre içeresinde denetim makamına itiraz yolu açıktır.

Vasi Tarafından Vesayet Makamından İzin Alınması Gereken İşlemler

Kişinin vesayet altına alındığında kendisine bir vasi atandığından ve bu vasinin kişinin menfaatleri çerçevesinde işlemler gerçekleştirmesi gerekliliğinden bahsetmiştik. Vasinin kısıtlı üzerinde ciddi bir yetkisi ve işlemler açısında esnekliği bulunsa da, bu yetki kanunen kısıtlının da menfaatleri düşünülerek sınırlandırılmıştır. Belirli işlemlerin vasi tarafından kısıtlı adına yapılabilmesi için vesayet makamından, yani sulh hukuk mahkemelerinden izin alınması gerekmektedir. Bu işlemler:

1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,

2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,

3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,

4. Ödünç verme ve alma,

5. Kambiyo taahhüdü altına girme,

6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,

7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,

8. Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,

9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,

10. Borç ödemeden aciz beyanı,

11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,

12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,

13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,

14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.

durumlarıdır.

Vasi Tarafından Denetim Makamından İzin Alınması Gereken İşlemler

Bir önceki paragrafta vasi tarafından gerçekleştirilebilmesi için vesayet makamından izin alınması gereken işlemler belirtilmişti. Bu başlık altında ise vesayet makamı ile birlikte denetim makamından da izin alınması gereken işlemler belirtilecek. Yinelediğimiz üzere, bu başlık altında belirtilen işlemlerde yalnızca denetim makamından izin alınamaz, öncelikle vesayet makamından, sonrasında ise denetim makamından izin alınması gerekmektedir.

Gerçekleştirilebilmesi için vasi tarafından önce vesayet makamından, sonra ise denetim makamından izin alınması gereken işlemler şu şekildedir:

1. Vesayet altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât edinilmesi,

2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,

3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,

4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,

5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,

6. Küçüğün ergin kılınması,

7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.

İzinsiz Yapılan İşlemlerin Durumu

İlgili makamın iznine tabii olup izinsiz gerçekleştirilen işlemler, ancak ve ancak sonradan o makamın onaylaması ile geçerli olabilir. Aksi durumda yapılan işlem hukuka aykırı olacaktır ve üçüncü şahısları bağlamaycaktır.

Vasinin Görevleri Nelerdir?

Vasinin görevlerinin temel olarak belirtilmesi gerekirse şu şekilde sıralanabilir:

  • defter tutma,
  • değerli şeylerin saklanması,
  • gerektiğinde taşınırların satılması,
  • doğru ve menfaate yönelik para yatırımı,
  • vesayet makamının gerekli talimatları doğrultusunda hareket etme,
  • özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmeme, vasilik görevini gerçekleştirirken etkili bir temsilde bulunma,
  • kısıtlı adına yasaklı işlemlerden kaçınma,

şeklinde görevler belirtilse de, vasinin yükümlülükleri bunlar ile sınırlı değildir. Her vasilik durumu kendi şartları ve vesayet alınan kişinin kısıtlılık sebebi çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Vesayet Halinin ve Vasinin Görevinin Sona Ermesi

Vesayetin ve vasiliğin sona ermesi durumu, vesayet altına alınmanın sebebi ile de bağlantılıdır. Örneğin küçük üzerinde vesayet, küçüğün ergin olması ile kendiliğinden, herhangi bir karara gerek olmaksızın sona ermektedir.

Hükümlü şahıslar üzerinde yer alan vesayet ise kişi özgürlüğüne kavuştuğunda ve hapisten çıktığında yine kendiliğinden, herhangi bir karara gerek olmaksızın sona ermektedir.

Yukarıda belirtilen iki durum dışında olan kısıtlılarda ve verilen vesayet altına alınma kararlarında ise usul farklıdır. Vesayet kararı veren ve vasi atayan yetkili vesayet makamının, yetkili sulh hukuk mahkemesinin, vesayeti ve kısıtlama kararını gerektiren durumun ortadan kalktığına yönelik bir kanaate sahip olması halinde vesayetin sonra ermesine yönelik karar verebilir.

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeni ile hakkında kısıtlama kararı verilmiş ve kendisine vasi atanmış kişilere ilişkin vesayetin kaldırılmasına yönelik karar, ilk etapta olduğu gibi bir resmi sağlık kurumu raporu sonucunda verilebilmektedir.

Kısıtlama kararının kaldırılması usulü de tıpkı kısıtlama kararının konulması sürecinde olduğu gibi ilana muhtaçtır. Fakat kısıtlama kararı verildiğinde kişi fiil ehliyeti kazanmış olur, ilan 3.kişilere bildirim amacı taşımaktadır.

Vasinin görevinin sona erdiği diğer özel durumlar ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Vasinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya vasinin ölümü,
  • Vasinini vasilik görevinin süresinin dolması ve sürenin uzatılmaması durumlarında görevi sona erer.
  • Vasinin vasiliğine engel olacak bir durumun ortaya çıkması veya bir kaçınma sebebinin meydana gelmesi durumunda vasi görevinden çekilmek zorundadır.
  • Vasinin görevinin ağır derecede savsaklaması, yetkilerinin kötü yönde ve kısıtlının menfaatlerine aykırı olarak kullanması, güveni sarsıcı fiillerinin olması veya borç ödeme konusunda aczinin olması durumunda vesayet makamı tarafından vasi görevden alınır.

Belirtilen durumlar ayırt etme gücüne sahip vesayet altında bulunan kişi veya başka bir ilgili tarafından talep edilebileceği gibi vesayet makamının re’sen öğrenmesi sonucunda da ortaya çıkabilir.

Vesayet makamı ciddi ve titiz bir araştırma yapmadan ve vasiyi dinlemeden görevden alma kararı veremez. Ağır olmayan hallerde öncelikle vasiyi uyarmak ile yetinir, doğrudan görevden alma kararı vermez. Bunun dışında vasiyi geçici olarak görevden alarak yerine bir kayyım atayabilir. Tüm bu ihtimaller kendi somut çerçevesinde değerlendirilmelidir.