Bir karayolu taşıtının diğer bir taşıta ya da yayaya çarpması ile meydana gelen trafik kazaları, ölüme, maluliyete varabilen yaralanmalara ve araçlarda hasar ve değer kaybına yol açabilmektedir. Tüm bunlar, kişilerde maddi ve manevi kayıplara yol açtığından tazminat hukuku kapsamında uyuşmazlıklar meydana getirmektedir. Bu yazımızda, oluşan zararların telafisi için izlenebilecek dava yollarına değineceğiz.
Kusur
Ölümlü, bedensel veya malvarlığına yönelik zararların tazmininden bahsetmeden evvel kusurdan bahsetmek gerekir. Zira bahsedilen zararların tazmini, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarının konusunu oluşturmaktadır. Örneğin, taşıtıyla yayaya ya da diğer bir taşıta çarparak zarara sebebiyet veren sürücünün alkollü olması ya da bir trafik kuralını ihlal etmesi kusur teşkil eder. Aynı şekilde, yaya geçicini kullanmadan veya kendi ışığının yanmasını beklemeden yolun karşısına geçmeye kalkışan yayanın da zarara uğrasa bile kusurundan bahsedilir. Kusur, trafik kazasının tek bir tarafına ait olabileceği gibi taraflar arasında kusurları oranında paylaştırılması da mümkündür. Kusur oranı, maddi ve manevi zararların tazmininde sorumluluk oranı yönünden hesaba katıldığı için önemlidir.
Kusur, trafik kazası neticesinde tutulan kaza tespit tutanağı, olay yeri görüntüleri, tanık anlatımları gibi deliller ışığında bilirkişi marifetiyle tespit edilir. Bilirkişi raporu ile tespit edilen kusur oranına taraflarca itiraz edilmesi halinde tazminat istemiyle açılan dava dosyasına kusur tespitine ilişkin birden fazla bilirkişi raporu girmesi muhtemeldir.
Zarar
Bir trafik kazası, kimi zaman yalnızca araçta hasar ve değer kaybına kimi zaman da maluliyete kadar varabilen bedeni hasara ya da ölüme yol açabilir. Tüm bunlar, hukuk nezdinde tazminat davalarıyla telafi edilmeye çalışılan zararlardır. Özellikle maluliyetle ya da ölümle sonuçlanan trafik kazaları telafisi asla tam olarak mümkün olamayacak sağlık ve yaşam kaybına neden olsa da; malul kalan kişinin veya vefat eden kişinin mirasçılarının yine de hukuk nezdinde haklarının korunmasına gerek vardır. Zira, malul kalan kişinin kendisi maddi ve manevi zararlara uğramış olduğu gibi vefat eden kişinin mirasçıları da maddi ve manevi zarar görmüşlerdir. Bu zararların tazmini, hem adalet duygusunu tatmin ettiği gibi hem de bir nebze ekonomik katkı sunmaktadır.
Araçta medyana gelen maddi hasarlarda aracın onarım bedeli, araçta meydana gelen değer kaybı, araç eğer ticari bir araç ise gelir kaybı gibi zararlardan bahsedilebilmektedir.
Yaralanma ile neticelenen trafik kazalarında ise tedavi giderleri, bakım giderleri ve iş gücü kaybı gibi ayrıştırılabilecek maddi tazminat ve ayrıca manevi tazminat isteminde bulunulabilir. Tazminatın hesaplanmasında bilirkişilerce düzenlenecek kusur ve maluliyete ilişkin raporlar göz önünde bulundurulacaktır. Sürekli iş göremezlik tazminatı ve geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yaralanmalı trafik kazaları neticesinde açılan davaların en önemli istemlerini oluşturmaktadır.
Trafik kazası neticesinde ölüm meydana gelmesinde ise mirasçıların vefat edenin maddi desteğinden yoksun kalacağı aşikardır. Bu nedenle vefat edenin işi, yaşı gibi kriterler gözetilerek hesaplanacak destekten yoksun kalma tazminatı mirasçılar tarafından talep edilebilmektedir. Ayrıca, vefat öncesi sağlık giderleri ve sonrasındaki cenaze giderleri de yine talep edilebilmektedir.
Zararın Sorumluları
Trafik kazasından meydana gelen zararda, kusuru olması halinde sürücü bu zarardan sorumludur. Ayrıca aracın sahibi de aracın işleteni olarak kabul edilir ve zarardan sorumlu sayılır. Yine aracın sahibi olmadan aracı işleten üçüncü kişi de trafik kazası neticesinde meydana gelen zarardan sorumludur. Son olarak, kazaya neden olan ve kusurlu sürücünün kullandığı aracı sigortalayan sigorta şirketi de poliçe değeri ve sorumlulukları kapsamında zarardan sorumludur. Sigorta şirketinin mağdurun uğradığı zarardan sorumlu tutulabilmesi, zorunlu trafik sigortası sisteminin bir sonucudur ve zararların daha hızlı tazmin edilebilmesine imkan sağlamaktadır.
Kusuruyla zarara sebebiyet veren aracın sürücüsünün kimliğinin tespit edilememesi ve dolayısıyla aracı sigortalayan poliçe sahibi sigorta şirketinin de tespit edilememesi hallerinde Güvence Hesabı’nın sorumluluğuna gidilebilmektedir.
Ayrıca, Türkiye’ye giriş yapan yabancı plakalı araçlardan uluslararası Yeşil Kart sigortası sistemine dahil olanlarda bunların kusurlu olarak neden olduğu zararların tazmini için Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu’na başvurulabilmektedir.
Görevli ve Yetkili Yargı Mercii
Trafik kazaları neticesinde meydana gelen zararlardan kaynaklı uyuşmazlıklarda yargı yeri genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olup; zararın sigorta şirketinden talep edilmesi halinde Türk Ticaret Kanunu gereği sigortacılık faaliyeti ticari iş kabul edildiğinden asliye ticaret mahkemeleri görevlidir.
Yetkili mahkeme olarak davalının ya da davacının yerleşim yeri mahkemesi veya trafik kazasının gerçekleştiği yer mahkemesi söylenebilir.
Ayrıca, trafik kazaları nedeniyle meydana gelen zararların sigorta hukuku kapsamında sigorta şirketlerinden ya da güvence hesabından talep edilmesi halinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulabileceğini de söylemek gerekir. Sigorta Tahkim Komisyonu, tahkim yargılamasının kendine özgü nitelikleri itibariyle daha hızlı ve sonuç odaklı bir yol olup bu yönüyle adli yargı yerine tercih edilebilir.
Birkaç Emsal Yargıtay Kararı
Kaza ile maluliyet arasındaki illiyet bağına ilişkin bir karar
“Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu raporunda vücut fonksiyon kayıp oranının %30 a yükseldiği, ancak maluliyet oranının trafik kazası ile ilgisinin bulunmadığının belirtildiği, alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporunda da davacının … Devlet Hastanesinden aldığı %30 maluliyet raporunun geçirmiş olduğu trafik kazası ile ilintili olmadığı ve davacının geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda %5 oranında malul olduğunun tespit edilmiş olmasına göre, ayrıca Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları 3 nolu maddesinde hangi hallerin kaza sayılacağı açık şekilde sayılmış olup, davacının kalp rahatsızlığının genel şartlarda sayılan kaza hallerinden biri olmadığı ve gerçekleşen trafik kazası ile mevcut maluliyetin ilintili olmadığı anlaşıldığından, açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 31.07.2015 tarihli raporunun hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2016/10334 K. 2019/4645 T. 11.04.2019)
Davalı sigorta ile imzalanan mutabakattaki maluliyet oranının bağlayıcılığı üzerine bir karar
“Davacı, dava konusu kaza nedeniyle meydana gelen maluliyet zararının giderilmesi için 31.08.2016 tarihli Engelli Sağlık Kurulu Raporunda belirtilen %16 sürekli maluliyet oranı ile birlikte davalı sigortaya başvurduğu, davalı … tarafından %11 maluliyet oranı baz alınarak davacıya ödeme yapıldığı, yapılan ödeme neticesinde davacı ile davalı … arasında %11 maluliyet için mutabakat imzalandığı anlaşılmaktadır. 24.05.2017 tarihli mutabakatta, tazminat bedelinin hesaplanabilmesi için gönderilen ve trafik kazası arasında illiyet bağı/nedensellik bağı bulunan tedaviye ilişkin belgelerin incelenmesi ile özür durumuma göre tüm vücut fonksiyon kayıp oranını fazlaya dair bilcümle haklarından feragat ederek %11 olarak kabul edilmiştir. Davacının %16 oranındaki maluliyetini bilerek ve davalı … arasında imzalanan mutabakata göre maluliyet oranına ilişkin olarak fazlaya dair haklarından feragat ettiği gözönüne alınarak, %11 maluliyet oranına göre zararın belirlenmesi gerekirken %16 maluliyet oranı üzerinden hesaplanan tazminata karar verilmesi isabetli değildir.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2020/9209 K.2020/8045 T. 03.12.2020)
Trafik kazası nedeniyle meydana gelen kazanç kaybına ilişkin bir karar
“Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; Dairemizin önceki bozma ilamında kazanç kaybı belirlemesine ilişkin belirtilen hususlar da dikkate alınıp, davacının bayisi olduğu … Paz. Dağ. A.Ş’nin 10.03.2017 tarihli cevabi yazısı içeriği (davacıya 1 ay için yapılan ödemeye ilişkin olduğu gözden kaçırılmadan), aracın 14 günlük makul tamir süresi, araç için yapılacağı halde aracın kullanılamaması nedeniyle tasarruf edilen yakıt, şoför ücreti, amortisman vs.’nin düşülmesi gerekliliği hususları gözetilerek ve gerekirse davacının ticari defterleri üzerinde inceleme de yapılarak, kazanç kaybı hesabının yapıldığı ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2018/6083 K. 2020/4887 T. 07.09.2020)
Reddi miras yapmış olmanın destekten yoksun kalma tazminatına etkisine dair bir karar
“Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibariyle bağımsız bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden; mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına ve incelenip hasıl olacak sonuç uyarınca esasına ilişkin karar verilmesine engel, yasal bir neden değildir.
Somut olayda; davacı İlgen, trafik kazasında ölen Hüseyin’in eşidir. Baştan beri yapılan açıklamalar ve değinilen ilkeler itibariyle, ölenin yakını olan davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını taşımaması destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, mirası reddeden davacı İlgen’in destekten yoksun kalma davasının incelenip, esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2007/222 K. 2007/222 T. 18.04.2007)
Trafik Kazası Nedeniyle Açılacak Tazminat Davalarında Avukatın Önemi
Trafik kazaları, araçlarda hasar onarım masrafı ve araç değer kaybında yol açabildiği gibi kişilerde maluliyete varabilen yaralanmalara ve ölümlere yol açabilmektedir. Tüm bunlardan doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda özellikle sigorta hukukunda uzman, tazminat hesaplamalarına ve ilgili sürecin yönetimine hakim bir avukatla çalışmakta dosyanın akıbeti için büyük fayda vardır. Zira dosyanın usulen en doğru şekilde sürdürülmesi en yüksek tazminatın elde edilebilmesi için büyük önem arz etmektedir.