Hukuki bir alacağın, vadesi gelip muaccel olduğu halde borçludan tahsil edilememesi halinde alacaklının başvuracağı hukuki yol, devletin cebri icra kudretini kullanarak borçludan alacağını tahsil edebilmek adına icra takibine girişmektir. Ancak hukuk düzeni, alacaklının haklarını korumakla birlikte hukuki bir alacağın tahsil edilebilmesi adına bu uğurda atılacak hukuka aykırı eylem ve işlemlere cevaz vermeyecektir. Bu yazımızda da, alacak takibinde alacaklı taraflarca gerçekleştirilebilecek, borçluya yönelik icra tehdidiyle ısrarlı arama, mesaj atma, borca ilişkin bilgi ve verilerin üçüncü kişilerle paylaşılması gibi hukuka aykırı eylemlerin sonuçlarından bahsedeceğiz.
Uygulamada üzülerek görmekteyiz ki, bir kısım alacaklı vekillerince meslek kurallarına da uymayacak şekilde, yalnızca “alacağın her ne pahasına olursa olsun tahsil edilmesi” motivasyonuyla hareket edilmektedir. Bu uğurda, “borçlu üzerinde psikolojik baskı kurma amacıyla; borçlunun evine bir kamu kurumu tarafından gönderilmiş izlenimi yaratabilmek adına ‘yasal uyarı’, ‘ödemezseniz evinize haciz gelecek’ gibi icra tehdidi içeren ifadeler barındıran gayriresmi tebligatlar gönderme”, “borçluyu ısrarlı ve huzurunu bozacak şekilde arama ve mesaj atma”, “borçluyu baskı altına alabilmek adına borca ilişkin kişisel bilgi ve verileri borçlu yakınlarıyla paylaşma” gibi hukuka aykırı eylemler gerçekleştirilebilmektedir. Hukuk düzeninin, hukuki bir alacağın tahsil edilebilmesi adına yukarıda sayılan borçluya yönelik tüm bu hukuka aykırılıklara cevaz vermeyeceği aşikardır. Buna karşın, alacak tahsili uğruna adeta hukukçu değil tahsilatçı gibi hareket eden anlayışın tezahürü olarak yukarıda yazılan hukuka aykırı eylemlerle sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Alacaklı tarafın yukarıda sayılan eylemlerinin cezai, hukuki ve idari boyutlarının olduğunu söylemek gerekir.
Meselenin cezai boyutundan bahsetmek gerekirse, alacak takibinde borçlu ile kurulacak iletişimlerde yapılacak aramaların ve gönderilecek SMS’lerin meşru temelli olması, hukuka aykırı şekilde baskı kurma amacı taşımaması, huzur bozacak sıklıkta olmaması, borcu hatırlatma ya da borcun tahsil yollarına ilişkin görüşme yapma saikiyle hareket edilmesi gerekir. Alacak takibinin doğası gereği, özellikle alacaklı vekillerinin kendileri ya da ofis çalışanlarınca borçlu ile iletişime geçmeleri zaman zaman gereklilik halini almaktadır. Ancak, bu iletişim tarzının ne zaman hukuka aykırı bir hal alacağını Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 16.01.2019 tarih ve 2018/7404 E. 2019/1446 K. sayılı kararının içeriğinden anlayabiliriz. İşbu kararda, “İncelenen dosyada, müştekinin şikayet beyanında şirket ve hukuk bürolarına ait olduğu belirtilen telefon numarasından kendisine sürekli mesaj gönderildiğini iddia etmesi karşısında, HTS kayıtları getirtilip incelenerek gelen mesajların ve aramaların sıklığı araştırılmadan, sırf huzur ve sükunu bozmaya yönelik kastın olup olmadığı ile suçun oluşması için gerekli olan ısrar unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmadan, eksik soruşturma ile alacağın tahsiline yönelik mesajlarında suç unsuru bulunmaması gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği görülmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.” ifadelerine yer verilmiştir. Karardan anlaşılması gereken, alacaklı tarafça gönderilen mesajların ve yapılan aramaların sıklığının ve mesajların içeriğinin değerlendirilmesiyle birlikte; mesaj içeriklerinin huzur bozma kastı taşıması ve ısrar unsurunun gerçekleşmiş olması halinde söz konusu eylemlerin “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçu oluşturacağıdır.
Yukarıda birçok kez tekrar ettiğimiz eylemlerin birer haksız fiil olduğunu ve hatta kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun konusunu oluşturabileceğini göz önünde bulundurduğumuzda, borçluya ya da borçlu yakınlarına yönelik olan bu eylemlerin borçlunun manevi yönüne zarar vermesi, korku, panik ya da endişe yaratması halinde bu kez aynı eylemlerin alacaklı taraf adına hukuki sonuçları da olabileceğini söyleyebiliriz.
Sürekli ve ısrarlı şekilde, icra tehdidi içeren aramalara ve mesajlara maruz kalan, borcuna ilişkin kişisel bilgi ve verileri üçüncü kişilerle paylaşılan borçlu şahıs, alacaklının huzur bozma kastı içeren ısrarlı mesaj ve aramaları nedeniyle psikolojik baskı, korku, endişe ve panik yaşadığından ve borcuna ilişkin bilgi ve verilerinin yakınlarıyla paylaşılması sebebiyle zor durumda kaldığından ve kötü hissettiğinden bahisle alacaklıya karşı manevi tazminat talebi yöneltebilecektir.
Borca ilişkin kişisel bilgi ve verilerin borçlu yakınlarıyla paylaşılması şeklindeki ihlal fiilinin cezai ve hukuki sonuçları olabileceği gibi idari sonuçlar da teşkil edebileceğini söylemek gerekir. Yukarıda cezai ve hukuki sonuçlarından özetle bahsettiğimiz bu eylem, yakın tarihli Kişisel Verileri Koruma Kurulu kararlarında ciddi miktarda idari para cezalarının konusunu oluşturmuştur. Kurul’un 28.05.2020 tarih ve 2020/429 sayılı kararında, “Veri sorumlusu avukat tarafından, ilgili kişinin ağabeyi ve iş arkadaşlarının telefon numaralarının varsayımlara dayanan ve tam olarak ispatlanamayan bir şekilde elde edilmesi, akabinde şikayetçi ilgili kişiye ait borç bilgilerinin yani kişisel verilerin bu numaralarla paylaşılmasının; ayrıca ilgili kişinin T.C. kimlik numarası kullanılmak suretiyle GSM aboneliklerinin ve borçlarının sorgulanmasının Kanun hükümlerine aykırılık teşkil ettiği, bu suretle kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önleme ve kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önleme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve genel ilkelere aykırı hareket ettiği dikkate alındığında, veri sorumlusunca yürütülen veri işleme faaliyetinin Kanunun 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle Kanunun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca hakkında 125.000 TL idari para cezası uygulanmasına” şeklinde ifadelerle idari para cezasına karar verilmiştir. Yine Kurul’un 31.05.2019 tarih ve 2019/166 sayılı kararında, borçlunun yeğenine borca ilişkin SMS gönderen bir alacaklı vekiline, “Kanunun 18’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasının b bendi kapsamında 50.000 TL idari para cezası uygulanmasına” karar verilmiştir.
Yukarıda açıkladığımız üzere, hukuk düzeni her ne kadar alacaklının haklarını korusa ve alacağın cebri icra yolu ile tahsilini mümkün kılsa da, alacaklının borçluyu ve borçlu yakınlarını icra tehdidiyle sürekli araması ve mesaj atması şeklinde vuku bulan hukuka aykırı eylemlere cevaz vermemektedir. Son kez tekrarla, borçlu ve borçlu yakınlarının ısrarlı ve huzur bozacak şekilde aranması ve mesajlar atılmasının cezai, hukuki ve idari sonuçları olduğunu önemle belirtmek gerekir.