İş hayatında, işverenlerce işe işçi alımları esnasında işçilerden teminat amacıyla senetler alındığı yaygınca bilinen bir husustur. Özellikle yapılacak işin işvereni zarara uğratabilecek riskler içerdiği iş kollarında işverenlerin işçiden teminat maksadıyla senet alma yoluna başvurmasına daha sık rastlanır. Bu senetlerin işveren tarafından işçiden teminat amacıyla alındığı senetten anlaşılamasa bile işçi lehine yorum ilkeleri gereği söz konusu senedin teminat niteliğinde olduğunu kabul etmek gerekir. İşçi, senedin teminat niteliğinde olduğunu ve işverene borcu bulunmadığını iş mahkemeleri huzurunda tanıkla dahi ispat edebilir.
İşveren tarafından işçiden alınıp icraya konulan bu senetlere karşı iş mahkemelerinde menfi tespit davası ikame etmek gerekir. Borçlu konumundaki işçi, bu iddiası ile senedin teminat niteliğinde olduğunu ve işverenine borçlu olmadığını ispatlamalıdır. Bu davanın iş mahkemeleri nezdinde görülmesi gerekliliğini daha detaylı incelemek gerekirse; öncelikle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde tanımlanan iş mahkemelerinin görevine bakmak gerekir. Bu maddeye göre, İş Mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Öyleyse, iş ilişkisi doğarken işçiden işveren ya da işveren vekili ya da işveren ile organik bağı bulunan başka bir kişi tarafından alınan senetlere ve işbu senetlerin dayanak olduğu icra takiplerine karşı açılacak menfi tespit davaları İş Mahkemelerinde görülecektir. Emsal bir Yüksek Mahkeme kararı da bu hususu desteklemektedir: “Somut olayda; davacı işçi, işe girerken teminat amaçlı verdiği senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açmıştır. Bu davanın, iş mahkemesinde görülebilmesi için işçi-işveren veya işçi-işveren vekili arasındaki bir uyuşmazlıktan kaynaklanması gerekmektedir. Davacı B.Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti.’ndc işçi olarak çalıştığını, N.Ö.Tn da bu şirketin ortağı olduğunu bildirmiştir. Gerçekten de, davalı N. şirketin ortağı olup, hizmet ilişkisinin kanıtlanması halinde işveren vekili konumunda olacak ve bu dava iş mahkemesinde görülebilecektir.” (7. HD. 2013/11754 E. 2013/18663 K. 07.11.2013)
Görüldüğü üzere, işverenin işe alım esnasında işçiden alıp sonradan icraya koyduğu senetlere karşı İş Mahkemelerinde menfi tespit davası ikame etmek gerektiği açıktır. İşbu senetlerin teminat niteliğinde olduğunun ispatı ise davanın en önemli amacını teşkil eder. İşbu senetlerin teminat niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğine dair bazı emsal Yüksek Mahkeme kararlarına aşağıda yer veriyoruz. Son olarak demek gerekir ki, teminat amacıyla işe girişte kendisinden senet alınan ve daha sonra bu senet nedeniyle icra takibiyle karşı karşıya kalan işçi; İş Mahkemelerinde senede karşı -dava sürerken icrayı da durdurmak için- ihtiyati tedbir talepli bir menfi tespit davası ikame etmelidir.
“İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır. Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.” (9. HD. 2008/27690 E. 2008/27684 K. 20.10.2008)
“Davacı senedin bedelsiz (karşılıksız) olarak düzenlendiğini iddia etmiş olup kural olarak iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Ancak taraflar arasında işçi işveren ilişkisi mevcut olup mahkemenin kabulünün aksine davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilir. Dinlenen davacı tanıkları şef, bölüm sorumlusu gibi kalifiye elemanlara bu şekilde işe girerken boş senet imzalatıldığını, davacıya da böyle bir senet imzalatıldığını ifade etmişlerdir. İşveren davalı, senedin davacının evleneceğini, paraya ihtiyacı olduğunu beyan etmesi nedeniyle borç para teminine yönelik olarak düzenlendiğini savunmuş ise dc, davacı 21.07.2000 tarihinde evlenmiş olup bono ise 06.06.2001 tanzim tarihlidir. Davalı vekili de, taraflar arasında ticari bir ilişki olmadığı gerekçesiyle senedin şirketin ticari defterlerinde kaydı olmadığını belirtmiştir. Davalı şirket bir anonim şirket olup şirketin kayıtlarında alacak ve borçlarının gösterilmemiş olması düşünülemez. Tüm bu sebeplerle dava konusu senetten dolayı davacının davalı işverene borçlu olmadığı, senedin karşılıksız olarak teminat senedi şeklinde düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi hatalıdır.” (9. HD. 2007/36276 E. 2009/1590 K. 05.02.2009)
“Dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle tanık beyanlarına göre davacının imzaladığı senedin teminat senedi olduğu, bu senedin davacı işe girdikten 15 gün sonra alındığı, davalının senedin ne için alındığına dair herhangi bir savunma ve makul bir sebep ortaya koymadığı da dikkate alındığında senedin teminat senedi olarak alındığı anlaşılmakla iptaline ve davalılardan işveren şirket aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” (9. HD. 2012/22338 E. 2014/22396 K. 30. 06.2014)
“Dinlenen davacı işçi tanıkları, davacının yeniden işe giriş tarihi olan 2006 yılında kendisinde teminat amaçlı senet alındığını ifade etmişlerdir. Davalı işveren tanıklarından B. Ö. ise, davacı işçinin üçüncü şahıslara senet verdiği, işverenin işçinin bu borcunu ödeyerek senedi yırttığını ve karşılığında senet alındığını ifade etmiştir. Senet 20.10.2006 da düzenlenmiş olup vade tarihi 20.11.2006 dır. Karşılıklı delil durumuna göre davalı işçiden işe giriş tarihinde aldığı senedin teminat senedi olduğu açıktır. İş dünyasının olağan akışına vc yerleşik geleneklerine aykırı olarak somut olayda işveren iddiasına üstünlük tanımak ve usul hükümlerini buna göre işletmek öncelikle usul hukuku adaletini, daha sonra da iş hukukunun maddi hukuk adaletini incitir. Senet güvence amacıyla verilmiştir. Yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” (9. HD. 2009/23053 E. 2011/42069 K. 01.11.2011)