Evlilik arifesinde taraflarca evlilik yaşantısında kullanılmak üzere çeyiz eşyası biriktirilmesi ve düğün ve benzeri merasimlerde de birbirine eş olacak taraflara değerli takılar takılması evliliğe dair kültürümüzün önemli gelenekleridir. Bu gelenekler, evlilik birliğinin sonlanması gündeme geldiğinde tartışma konusu olmaktan çıkıp yargılama konusu olabilmektedir. Evlilik birliğini sona erdirmek için açılan boşanma davalarında, boşanma ile birlikte çeyiz eşyalarının ve düğün takılarının kime ait olacağı hususu sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu ihtilaflar, talep edilmesi halinde boşanma davası ile birlikte ya da ziynet alacağına ya da aynen iadesine ilişkin açılacak ayrı bir dava ile çözümlenir. Ziynet alacağının mal paylaşım davasında talep edilemeyeceğini zira ziynet eşyalarının kişisel mal kabul edildiğini de ayrıca söylemek gerekir.
Düğün takıları ya da hukuk terminolojisindeki yaygın kullanımı nedeniyle kavram haline gelmiş adıyla ziynet eşyaları; altın, gümüş gibi değerli madenlerden ya da elmas, zümrüt gibi değerli taşlardan elde edilerek süs eşyası haline getirilen ve vücuda ya da elbiseye takılan değerli takıları yani mücevheratı ifade eder. Ziynet, Türk Dil Kurumunun güncel sözlüğünde de “süs, bezek” anlamını taşımaktadır.
Yargıtay içtihatlarında da kendine yer bulan doktrinsel tanımlara da yer vermek gerekirse;
Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529)
Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş.: Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).
Hukukumuzda aileye dair tüm hukuki düzenlemeye muhtaç alanları; evliliği, nişanlılığı, boşanmayı ve diğer tüm konuları Türk Medeni Kanunu düzenlemektedir. Ziynet eşyalarının boşanan eşler arasındaki paylaşımı hususu da “Boşanma”ya dair bir konu olsa da; Türk Medeni Kanununun Boşanmaya ilişkin bölümünde ziynet eşyalarının paylaşımına dair düzenleme getirilen kapsamlı bir hukuk kuralı mevcut değildir. Yalnız, anılan Kanunun 220 ve 226’ncı maddelerinde kişisel malın ne olduğuna ve malların geri alınmasına dair düzenlemeler mevcuttur. Bu sebeple, ziynet eşyalarının paylaşımına dair ihtilafların Yargıtay içtihatları ışığında çözümlenmesi söz konusu olmaktadır. Yargıtay’ın emsal teşkil eden kararları, paylaşıma dair çok net kriterler çizdiğinden ve detaylı çözüm önerileri gösterdiğinden ziynet eşyalarının paylaşımına ilişkin yargılamalarda yol gösterici olmaktadır. Biz de bu yazımızda, çoğunlukla Yargıtay’ın emsal teşkil eden kararlarından faydalanarak akla gelebilecek bazı soruları cevaplandıracağız. Ancak öncesinde, ziynet eşyalarının kişisel mal olarak kabul edilmesi nedeniyle mal rejimi tasfiyesinin konusu olmaktan çıkmasını sağlayan TMK md. 220 düzenlemesindeki kişisel mal tanımına yer vermekte fayda vardır:
“Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
- Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras
yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
- Manevî tazminat alacakları,
- Kişisel mallar yerine geçen değerler.”
Yasa metnindeki bu kişisel mal tanımına yer verdikten sonra, ziynet eşyalarının paylaşımına ilişkin hukuki ihtilafla akla gelebilecek soruları Yargıtay kararları ışığında cevaplayacağız.
Takının kime takıldığının bir önemi var mıdır?
Düğün takısı, karine olarak kadın eşe aittir. Takılan takı hangi eşe kim tarafından takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış ve onun kişisel malı olmuş kabul edilir. Bunun istisnası, kadına özgü olmayan, erkeğe takılmış ve erkeğin kullanımına özgülenebilecek takılardır. Bunların erkeğe ait olduğu kabul edilebilir. Örneğin erkeğe takılan bir kol saati kadına ait kabul edilmeyecektir.
Son olarak, eşler arasında ziynet eşyalarının paylaşımına ilişkin daha önce bir sözleşme yapıldıysa bu sözleşmenin geçerli kabul edilerek buna göre paylaşım yapılacağını da söylemek gerekir.
“Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. Ne var ki mahkemece; tarafların düğünlerinde damada takılan 1 adet bilezik, 4 adet yarım altın, 47 adet çeyrek altın damada ait olduğu kabul edilerek sadece kadına takılan altınlar yönünden kabul kararı verilmiştir. O halde mahkemece yapılacak iş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, düğün sırasında geline ve damada takıldığı tespit edilen tüm takılar yönünden kadının açtığı davanın kabulüne karar verilmesi olmalıdır.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/21125 E. 2015 / 17417 K. sayılı kararı)
“Düğünde takılan takı paraları ve ziynet eşyaları, taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa kadına ait sayılır. İade edilmeme koşuluyla verildiği kanıtlanmadıkça; bunların koca tarafından borçları için bozdurulup harcanması; onu iade borcundan kurtarmaz. Davacı-davalı koca, kadının takı ve ziynet alacağı taleplerine verdiği cevapta “onların hepsinin nişan, düğün ve ev eşyası borçları için kullanıldığını’’ beyan ve kabul etmiş; takı parasının, kadın tarafından iade edilmemek üzere kendisine verildiğini de ispatlayamamıştır. Bu nedenlerle, kadının takı parası talebine ilişkin davasının kabulü gerekir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2014/26823 E. 2014/26223 K. sayılı kararı)
“Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1038 E. 2021/458 K. sayılı kararı)
Kime ne kadar takı takıldığı nasıl ispatlanır?
Öncelikle ispat yükünün ziynet eşyalarında hak iddia ederek talepte bulunanda olduğunu söylemek gerekir. İspat, düğünde çekilen video ve fotoğraf görüntülerinin CD formatında mahkemeye sunulmasıyla ve tanık beyanlarıyla gerçekleştirilebilir. Özellikle düğün CD’sinin mahkemeye sunulması yargılamada en önemli delili teşkil edecektir. Zira bu CD görüntüleri bilirkişi marifetiyle çözümlenerek hangi eşe ne kadar takı takıldığı tespit edilecektir. Bu tespitten sonra, mahkemenin takılan takılara kendi değer biçmesi doğru olmayacaktır. Takılan takıların rayiç değerinin tayini de yine bilirkişi hesaplamasına muhtaçtır.
“Sunulan delillerden özellikle düğün CD’si dikkate alınmaksızın hazırlanmış denetime elverişli bir rapor alınmadan ziynete yönelik karar verilmiştir. Hal böyle iken mahkemece açıklanan sebepler dikkate alınarak ve düğün CD’si ve fotoğraf üzerinde ayrıntılı inceleme yapılmak suretiyle dosyada ziynetlere yönelik denetime elverişli ayrıntılı rapor alınıp, iddia, savunma ve tanık ifadeleri de değerlendirilmek suretiyle ziynet alacağı hakkında denetime elverişli olacak nitelikte gerekçeyi içeren bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”
“Davacı, dava konusu bilezik ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini, olmadığı takdirde bedellerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Dava konusu çeyiz eşyaları misli eşyalardan değildir. Altın cinsindeki eşyalar misli eşyalardan ise de, bunların cinsi ve nitelikleri ayar ve gramları karar yerinde gösterilmediğinden mislen temini de mümkün değildir. Bu haliyle hükmün infazı duraksamaya yol açar niteliktedir. Dava konusu ziynet ve eşyaların değerlerinin ehil bir bilirkişiye tespit ettirilip, hüküm fıkrasında ayrı ayrı gösterilmesi ve aynen iade olmadığında bu değerlerinin davalıdan alınıp davacıya verilmesi şeklinde hüküm kurulmaması bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 3790/17652 17.12.2007)
“Davacı, ziynet eşyalarının aynen iadesini olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istemiştir. Ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davacının gösterdiği değere hükmedilmesi doğru değildir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2006/11268 2007/1359 07.02.2007)
Dava dilekçesinde talep edilmeyen ziynet eşyalarının aynı davada ıslah dilekçesi ile talep edilmesi mümkün müdür?
Ziynet eşyalarına ilişkin taleplerin boşanma davası ile birlikte ileri sürülebileceğini ya da boşanma davasından ayrı bir davaya konu edilebileceğini belirtmiştik. Ziynet eşyalarına ilişkin talepler, dava dilekçesinde de yer verilmek kaydıyla elbette ıslah edilebilir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş ziynet eşyalarının ıslah dilekçesi sunmak suretiyle dava konusu haline getirilmesi mümkün değildir.
“Davacı kadın dava dilekçesinde ziynet bedeli istemiş düğünde takılan para yönünden talepte bulunmamıştır. Yargılama devam ederken 20.09.2012 tarihinde ziynet talebini ıslah ederken dava konusu yapmadığı düğünde takılan paraları da istemiş, ıslahla yeni bir talepte bulunmuştur. Islahla talep değiştirilebilir, fakat yeni bir talep eklenemez. Kaldı ki; bu konuda yargılama harcı da alınmamıştır. Davacının düğünde takılan paraya ilişkin talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekirken…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/8174 E., 2013/21102 K.)
Bu yazımızda, ziynet eşyalarının paylaşımına ilişkin davanın ne şekilde açılacağı, takıların kime ait olacağının ne şekilde belirleneceği, ispatın ne şekilde gerçekleştirileceği gibi konulara çoğunlukla Yargıtay kararlarından örnekler getirerek açıklık getirmeye çalıştık. Ziynet eşyalarının paylaşımına ilişkin taleplerinizde boşanma hukukunda uzman bir avukatın hukuki danışmanlığının büyük önem arz ettiğini vurgulayarak yazımızı sonlandırıyoruz.