Boşanan Kadının Kocasının Soyadını Kullanmasına İzin Davası (TMK m.173/2)

Kadının boşanmadan sonra boşandığı eşinin soyadını kullanmaya devam etme isteği özellikle uzun süreli evliliklerin boşanma ile sonlanmasının ardından gündeme gelebilen bir durumdur. Kadının bu isteği, geçerli bir menfaatle ilişkilendirilebildiği takdirde hukuki bir istektir. Bu yazımızda, kadının boşandığı eşinin soyadını kullanmaya devam etme isteğinin hangi hallerde hukuken olumlu sonuçlanabileceğini değerlendireceğiz.

 

Aile kurumu, tüm hatlarıyla Türk Medeni Kanununda (“TMK”) düzenlendiği gibi kadının boşanma sonrası boşandığı eşinin soyadını kullanabilmesi hususu da aynı Kanunun 173. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenlemeye göre:

“Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.”

 

Görüldüğü üzere kanun koyucu, kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmaya devam edebilmesini iki koşula bağlamıştır. Buna göre kadının bu talebinde menfaati bulunmalı ve bu durum eski eşe zarar vermemelidir. Bizde yazımızda emsal yüksek mahkeme kararları ışığında bu iki koşul üzerinde duracağız.

 

Kadının Boşandığı Kocasının Soyadını Kullanmakta Menfaati Bulunması 

Ad ve soyadı, bir kişinin bilinirliği, ayırt ediciliği, hüviyeti yönünden en önemli unsurlardır. Kadın, evlenmeyle birlikte erkek eşin soyadını alarak adeta hüviyetini yeniden tanımlamış olur. Kadın eş, evlilik süresince eşinden aldığı soyadı ile birlikte hukuki sonuç doğuran pek çok işlem ve eylemde bulunur. Bunların tümünde eşinden aldığı soyadı ile birlikte kayıtlarda yer alır. Ayrıca sosyal yaşantısında ve kariyerinde bu yeni soyadı ile bilinirlik kazanabilir. Bu kişisel kazanımların, kadın eşin evlilikle erkek eşten aldığı soyadından ayrı düşünülemeyecek kadar ilişkilendirilmiş olması muhtemeldir. Zira, kadın eşin evlilikle edindiği soyadını kullanırken inşa ettiği kişisel kazanımların ardından boşanmayla birlikte bir anda evlilik öncesi soyadına dönmesi edindiği tüm kişisel kazanımların zarar görmesine neden olabilir. Burada kadın eşin korunması gereken bir menfaatinin bulunduğu aşikardır.

 

“Davacı kadın 1961, davalı erkek 1960 doğumlu olup, … Devleti vatandaşı iken evlenmişler, 1985 yılında doğan … isimli çocukları ile birlikte 09.09.1990 tarihinde Türkiye’ye göç ettikten sonra, 04.06.1991 tarihinde … kararı ile Türk vatandaşlığını sonradan kazanmışlardır. Türk vatandaşlığını kazanma sırasında aile fertlerinin tamamı “…” soyadını almıştır. Taraflar … devleti vatandaşı oldukları sırada; davacı kadının bekarlık soyadı “…” iken, davalı ile evlenmesinden sonra kocasının soyadı olan “…” soyadını almıştır. Davacı kadının … vatandaşlığının sona ermiş olması, Türkiye’ye geliş sırasında eşi ile birlikte Türk vatandaşlığına geçerek “…” soyadını almış bulunması karşısında, kadının boşanmakla doğrudan kullanmaya başlayacağı bir bekarlık soyadı bulunmamaktadır. “…” soyadını kullanmasına devam etmesinin davalı erkeğin menfaatlerini olumsuz olarak etkileyeceği yönünde yeterli kanıt ileri sürülmemiştir. Davacı kadının Türk vatandaşlığını kazandığı 1991 yılından beri uzunca süre kullandığı “…” soyadını kullanmasında menfaati bulunmaktadır. Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamış, hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2016/1506 E. 2016/5170 K. 17.03.2016 T.)

 

Yukarıda yer verilen kararda görüldüğü üzere Yargıtay, önceki vatandaşlığını sona eren ve sonradan Türk vatandaşı olan kadının boşanmayla birlikte bir bekarlık soyadı bulunmadığından boşandığı eşinin soyadını kullanmasında menfaat görmüştür.

 

“Boşanan kadının, evliliğin sona ermesinden sonra kocasının soyadını taşımasına imkan tanıyan bu hükmün amacı, kadının sosyal durumunu korumasını sağlamaktır. Bir başka ifade ile kadın evlilik soyadı ile tanınmış ve isim yapmış ise kocanın soyadını kullanmakta menfaati olduğunun kabulü gerekir.

 

Toplanan delillerden mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının boşandığı kocasının soyadını kullanmasının davalıya bir zarar vermediği, davacının iş ve sosyal yaşamında kocasının soyadıyla tanınıp bilindiği, bu nedenle kocanın soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu anlaşılmakla isteğin kabulü yerine yazılı şekilde reddi doğru bulunmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2012/20089 E. 2013/14380 K. 27.05.2013 T.)

 

Yukarıda yer verdiğimiz kararda ise Yargıtay, kadının eşinin soyadını kullanırken elde ettiği tanınırlığın boşanma sonrasında da korunması gereken bir menfaat olduğuna karar vermiştir.

 

“Dava, Türk Medeni Kanunun 173/2. maddesine dayanmaktadır. Davacının boşandığı kocası olan davalı, 02.10.2014 tarihli duruşmada “davayı kabul ettiğini” bildirmiştir. Bu durumda boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaatinin bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği artık kabul edilmelidir.” (2. Hukuk Dairesi 2014/26878 E. 2015/7937 K. 21.04.2015 T.)

 

Yukarıda yer verilen Yargıtay kararında ise kadının açtığı davayı boşandığı erkek eşin kabul beyanının kadının menfaatinin bulunduğunun ve bunun kocaya zarar vermeyeceğinin kabulü olarak ele alındığını görüyoruz.

 

“Tarafların boşanmalarına ilişkin karar 14.10.2014 kesinleşmiş, işbu dava ise 21.10.2014 tarihinde açılmıştır. Yasal düzenlemeye göre, davacı, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ispat etmelidir. Çocukların menfaatinin olması yeterli değildir. Gösterilen gerekçe, menfaat olgusunun varlığı için yeterli kabul edilmesi durumunda, ebeveynleri boşanmış olan bütün çocuklar için aynı durumun söz konusu olması gerekir. Oysa, Kanun, çocukların değil, kadının menfaatinin varlığını esas almıştır. Davacı, gösterdiği delillerle boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ispat edememiştir. O halde, davanın reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile isteğin kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2015/12024 E. 2015/13284 K. 23.06.2015 T.)

 

Bu kararda ise Yargıtay, menfaatin kadına ilişkin olması gerektiğini ve çocukların menfaatinin bu dava türü için araştırma konusu olmadığını belirtmiştir.

 

Kadının Boşandığı Kocasının Soyadını Kullanmasının Kocaya Zarar Vermemesi 

Yukarıda TMK 173/2 maddesinde belirtilen ilk koşul olan kadının menfaati üzerinde durmuştuk. Bir diğer koşul ise kadının boşandığı eşin soyadını kullanmasının boşandığı eşe zarar vermemesidir. Kanun koyucu bu bakımdan kadın eşin menfaatini korurken erkek eşin menfaatini de korumuştur. Koca, kadın eş tarafından kendisine yöneltilen bu davanın kabulü halinde somut bir zarar göreceğini ispatlamak zorundadır.

 

“Somut uyuşmazlıkta tarafların 2006 yılında evlendikleri, 2009 doğumlu … ve … isimli ikiz ortak çocuklarının dünyaya geldiği ve 2011 yılında Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma protokolü kapsamında tarafların karşılıklı kabulü ile kadının boşandığı eşinin soyadını kullanmaya devam ettiği davanın açıldığı tarih itibari ile davalı kadının 7 yıldır eşinin soyismini kullandığı anlaşılmıştır. TMK’nin 173/4. maddesi uyarınca kadının boşandığı eşinin soyadını kullanmaya ilişkin iznin kaldırılabilmesi koşulların değişmesi haline bağlı olup, ispat yükü boşanan kadının soyadının kullanılmasında artık menfaati kalmadığı yahut kadının soyadını kullanmasının kendisine zarar verdiği iddiasında bulunan davacıdadır. Tarafların ortak çocuklarının velayeti davalı annede bulunduğu, çocukların halen ergin olmadığı, bu kapsamda çocukların üstün yararının devam ettiği, keza davacı koca tarafından kadının soyadını kullanımından kaynaklı somut bir zararın da ispat edilemediği, taraflar arasında kadın hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlanan soruşturma dosyası bulunması ve karşılıklı kişisel ilişkiye yönelik dava bulunmasının da tek başına kocanın soyadının kullanımından kaynaklı zararına dayanak gösterilmeyeceği, netice olarak davanın reddi gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş ve hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2021/7518 E. 2021/9872 K. 21.12.2021 T.)

 

Yukarıda yer verilen karar her ne kadar sonraki konu başlığınca inceleyeceğimiz “Kocanın Koşulların Değiştiğini İleri Sürerek Kadına Verilen İznin Kaldırılmasını İstemesi” hususu ile daha ilgili olsa da Yargıtay’ın “taraflar arasında kadın hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlanan soruşturma dosyası bulunması ve karşılıklı kişisel ilişkiye yönelik dava bulunmasının da tek başına kocanın soyadının kullanımından kaynaklı zararına dayanak gösterilmeyeceği” görüşü itibariyle burada paylaşmakta yarar görüyoruz.

 

Anlaşılmaktadır ki, davalı koca, kadına verilecek izinden gerçekten somut bir zarar göreceğini ispatlamak zorundadır. Kadının, kocanın soyadını kullanmasıyla kocanın göreceği zarar açık şekilde ilişkilendirilebilir olmalıdır. Bu zarar, kocanın kişiliğine yönelik maddi ya da manevi bir zarar olabilir.

 

Kocanın Koşulların Değiştiğini İleri Sürerek Kadına Verilen İznin Kaldırılmasını İstemesi 

Yukarıda TMK 173/2 düzenlemesi üzerinde durmuştuk. Aynı Kanun maddesinin devamı olan üçüncü fıkrada ise, “Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.” ifadesine yer verilmektedir. Öyleyse, boşanan kocanın da evlilikle edindiği soyadını kullanmasına izin verilen kadın eşe karşı TMK 173/3 maddesine dayanarak dava açabileceği ve bu iznin kaldırılmasını isteyebileceği söylenebilir.

 

Kanun metninde geçen “koşulların değişmesi” ifadesinden anlaşılması gereken, kadının artık kocasının soyadını kullanmakta bir menfaatinin bulunmaması ya da kocanın bundan zarar görmeye başlaması olarak düşünülmelidir. Burada ispat yükü davacı kocaya ait olacaktır.

 

“Somut uyuşmazlıkta, tarafların boşandıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ettikleri ve davalı kadının davacı kocanın soyadını kullanmasına ilişkin davasının bu dönemde İstanbul Anadolu 16. Aile Mahkemesi’nin 2017/4** Esas sayılı dosyasında verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, bundan sonra davalı kadının, başka bir erkek ile fiilen birlikte yaşadığı ve o kişiden çocuk sahibi olduğu gözetildiğinde davacı erkeğin soyadını kullanmasında menfaati olduğundan söz edilemeyeceği gibi, davacı erkeğin de iznin kaldırılmasını talep etmekte haklı olduğunu kabul etmek gerekir. TMK m. 173/3 koşulları oluşmuştur. Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2022/8087 E.2022/7712 K. 04.10.2022 T.)

 

Yukarıda yer verilen kararda Yargıtay, “davalı kadının, başka bir erkek ile fiilen birlikte yaşadığı ve o kişiden çocuk sahibi olduğu” gerekçesiyle davacı kocanın davasını haklı bulmuş ve kadının menfaatinin sona erdiğini kabul etmiştir.

 

Davanın Ne Şekilde Açılacağı Hususu 

Boşanan kadının kocasının soyadını kullanmasına izin talebi, boşanma davasıyla birlikte ileri sürülebileceği gibi aşağıda yer vereceğimiz zamanaşımı kuralına riayet edilerek ayrı bir dava olarak da ileri sürülebilir. Bu dava, davacının yerleşim yeri aile mahkemesinde açılmalıdır.

 

Ayrıca, boşanan kadının kocasının soyadını kullanması hususu, anlaşmalı boşanma davasında protokolde yer verilerek de mümkün kılınabilir. Kocanın daha sonra koşulların değiştiğini öne sürerek TMK 173/3 maddesine dayalı dava açması yine de mümkündür.

 

Zamanaşımı

Boşanan kadının kocasının soyadını kullanmasına izin davası, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Bu süre, hak düşürücü süre niteliğinde olmadığından mahkemece resen göz önünde bulundurulmaz. Ancak davalının davaya cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunması söz konusu olabilir.

 

“…Davacı kocasının soyadının kullanmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar 31.3.1997´de boşanmış, dava ise 7.11.2003´te açılmıştır. Medeni Kanununun 178. maddesi, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakkının boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağını hükme bağlamıştır. Zamanaşımı definin davaya cevap süresi içersinde ileri sürülmesi halinde incelenmesi imkan dahilindedir. Davalı cevap dilekçesinde zamanaşımı defi´ni ileri sürmemiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında işin esasının incelenmesi gerekirken hak düşürücü süre olarak algılanıp, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” (2. Hukuk Dairesi 2004/5317 E. 2004/5992 K. 10.05.2004 T.)

 

Boşanan Kadının Kocasının Soyadını Kullanmasına İzin Davasında Avukatın Önemi 

Medeni hukuktan doğan her uyuşmazlıkta olduğu gibi boşanan kadının kocasının soyadını kullanmasına izin davasında da medeni hukukta ve özellikle aile hukukunda uzman bir avukatla çalışmak dosyanın en doğru şekilde sürdürülmesi, teknik bilgilerin doğru uygulanabilmesi, hızlı ve sonuç odaklı ilerlenebilmesi adına büyük önem arz etmektedir.