Babalık Davası Nedir?
Çocuk ile baba arasında soybağının kurulmasının çeşitli yolları mevcuttur. Evlilik içerisinde doğmuş çocuk ile baba arasında soybağı kurulmaktadır. İkinci olarak babanın çocuğu tanıması ile soybağı kurulabilmektedir. Üçüncü olarak ise ana ve çocuk tarafından babaya karşı açılacak babalık davası ile mümkün olmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 301.maddesi ve devam hükümlerinde çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkeme tarafından belirleneceği ve bu işleme ilişkin diğer düzenlemelere yer verilmiştir. Bu yazımızda ilgili kanun hükümleri ve Yargıtay içtihatlar ışığında babalık davasının şartlarından, sebeplerinden, ortaya çıkacak hukuki sonuçlardan ve usuli kurallardan bahsedeceğiz.
Soybağı Nedir-Çocuğun Tanınması Nedir-Babalık Karinesi Nedir?
Babalık davası konusu açıklamadan önce bu hususa ilişkin belirli kavramların açıklanmasında yarar var. Bu kavramlar anlaşıldıktan sonra babalık davası konusu daha net ortaya konulabilecektir.
- Soybağı Nedir? Anne ve baba ile çocuk arasında var olan ilişkinin temelini teşkil eden hukuki bağa soybağı denmektedir. Kelime anlamı olarak da soybağı baba soyu, kan bağı anlamına gelmektedir. Bu bağın kurulması çeşitli yöntemler ile mümkündür. Anne ile çocuk arasında soybağı doğum ile kurulurken, baba ile çocuk arasındaki soybağı anne ile evlilik halinde, çocuğun tanınması ile veya açılacak dava sonucu hakim hükmüyle kurulabilir. Bunların yanında evlat edinme yolu ile de soybağı kurulabilir.
- Çocuğun Tanınması Nedir? Evlilik içerisinde doğmamış ve baba ile soybağı kurulmamış çocuk ile baba arasındaki bu soybağı, Türk Medeni Kanunu m.295 ile m.300 arasındaki hükümler doğrultusunda tanınma yöntemi ile de kurulabilir. Buna göre baba, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı bir beyanla çocuğu tanıdığını ortaya koyabilir. Bu tanıma sayesinde baba ile çocuk arasında soybağı kurulmuş olur. Tanımaya ilişkin itiraz ve iptal yolları yine ilgili kanun hükümlerinde belirtilmiştir.
- Babalık Karinesi Nedir? Karine hukuki anlamda aksi ispat edilene dek doğru kabul edilen durum anlamına gelmektedir. Babalık karinesi de, ilgili şartları sağlayan kişinin aksi ispat edilene kadar baba olarak kabul edilebileceği anlamına gelmektedir. Babalık karinesinin şartlarını sağlayan kimse çocuğun babası olduğunu iddia ettiği takdirde bunun olmadığını ispat etme yükümlüğü karşı tarafta olmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun ‘babalık karinesi’ başlıklı maddesinde ‘’Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.’’ denilmek suretiyle evlilik içinde veya evlilik bittikten sonraki 300 gün içinde doğan çocuğun babasının koca olarak kabul edileceği karine olarak açıklanmıştır. Bu durum bir karine niteliğinde olduğu için açılacak soybağının reddi davası ile aksi ispatlanabilir. Bunun dışında yine TMK’nın babalık davasına ilişkin m.302 hükmü uyarınca Davalı babanın çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır. Dolayısıyla babalık davasında anne, davalı baba ile üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında cinsel ilişkide bulunmuş olduğunu ispatladığı takdirde davalı babanın ‘baba’ olduğu karine olarak kabul edilecektir. Artık aksini ispat etme yükümlülüğü davalı babada olacaktır.
Babalık Davasını Kimler Açabilir?
Babalık davasında dava hakkı, Türk Medeni Kanunu m.301 uyarınca anne ve çocuğa verilmiştir. Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilmektedir. İlgili dava da anne tarafından ve çocuk tarafından açılabilmektedir. Bu davayı anne ve çocuk birlikte açabilecekleri gibi ayrı ayrı kendi adlarına da açabilirler. Çocuk reşit değilse eğer çocuk adına atanan kayyım davayı açabilmektedir. Nitekim Yargıtay 18.HD’nin 2015/3668 E. 2015/16606 K. Sayılı, 1711.2015 tarihli kararında; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde ,ihbar olunan D.Ş.’in davalı ile olan beraberliğinden S.Ş’nin olduğunu belirerek küçüğün babasının davalı olduğunun tespitini talep etmiştir…Dava TMK 301. ve devamı maddeleri uyarınca kayyım tarafından açılan babalığın tespitine ilişkindir…” ifadeleriyle bu husus açıkça ortaya konulmuştur.
Çocuk öldüğü takdirde davayı çocuğun mirasçısı açamamaktadır. Buna ilişkin kanunu düzenleme mevcut olmadığı gibi Yargıtay içtihatları de bu yönde değildir. Dava sırasında çocuğun ölümü halinde ise mirasçılar davayı devam ettirebilmektedirler. Miras hükümleri göz önünde bulundurulduğundan bu durum mümkün olmaktadır.
Babalık Davası Kime Karşı Açılır?
Babalık davasının açılabileceği kişiler de yine Türk Medeni Kanunu m.301’de açıkça gösterilmiştir. İlgili maddenin ikinci fıkrasında davanın babaya, baba öldüyse de babanın mirasçılarına karşı açılabileceği belirtilmiştir. Babalık davasının niteliğinden dolayı ilgili dava mirasçılara karşı açılacak ise, atanmış ve yasal tüm mirasçılara karşı açılmak zorundadır. Bu durumda babalık davasının davalı tarafı mirasçılar zorunlu dava arkadaşı olmaktadırlar. Kişinin mirasçısı bulunmadığı takdirde, miras hukuku hükümleri uyarınca Devlet mirasçısı kabul edilmektedir. Babanın ölümü durumunda mirasçısı da yok ise, babalık davasının hazineye ve dolayısıyla Devlete karşı açılacağı uygulamada ve doktrinde kabul edilmektedir.
TMK m.301/3’te ise babalık davasının ihbar edileceği kimseler belirtilmiştir. İlgili hükme göre babalık davası her durumda Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anneye ihbar edilir.
Babalık Davası Şartları
Babalık davası açılmadan önce dava şartları dikkatli bir şekilde incelenmeli, tüm şartlar sağlanıyorsa veya sağlandığı takdirde dava açılmalıdır. Aksi takdirde davanızın olumlu sonuçlanma ihtimali yoktur. Bahsedeceğimiz ve açıklayacağımız şartlar hem usule, hem de uyuşmazlığınızın esasına ilişkin şartlardır:
- Babalık davası, yukarıda belirtmiş olduğumuz ve kanun hükmünde açıkça dava açmaya yetkili kılınan kişiler tarafından açılmak zorundadır. Dava açmaya yetkili kılınan kişiler dışında herhangi 3.kişi tarafından açılan dava esas açısından incelenmeden reddedilecektir.
- Dava, kanunda belirtilen hak düşürücü süreler içinde açılmak zorundadır. Aşağıda hak düşürücü süreleri detaylı bir şekilde açıkladık. Fakat kısaca değinmek gerekirse dava TMK m.303’te belirtilen süreler içerisinde açılmadığı takdirde usulden reddedilir.
- Davanın kanun hükümleri uyarınca belirtilen görevli ve yetkili mahkeme nezdinde açılması gerekmektedir. Bu hususu da aşağıda açıkladık. Görev ve yetki kuralları göz önünde bulundurulmadan açılan babalık davaları usulden reddedilmektedir.
- Davanın ilgili kişilere karşı açılması gerekmektedir. Bu da demek oluyor ki baba olduğu düşünülen kişiye veyahut mirasçılarına karşı açılmak zorundadır.
- Çocuğun başka biriyle arasında soybağı olduğu sürece herhangi bir yöntemle baba ile çocuk arasında soybağı kurulamamaktadır. Dolayısıyla babalık davasının da olumlu sonuçlanabilmesi için ortada başka bir soybağı bulunmaması gerekmektedir. Öncelikle haksız olduğu düşünülen soybağının ortadan kalkması, daha sonrasında babalık davası açılmalıdır. Soybağının reddi davası ile soybağı ortadan kalkabilir, daha sonrasında babalık davası açılabilir. Nitekim Yargıtay’ın içtihatları da bu yöndedir :
‘’Dava, bu haliyle, davacıların babasının M. K. olmadığı iddiası bakımından 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 286.madde kapsamında soybağının reddi, biyolojik babalarının … olduğu yönünden ise aynı Kanun’un 301.maddesi gereği babalığın tespiti istemine ilişkindir. Çocuğun bir başka erkekle soybağı ilişkisi geçersiz kılınmadıkça babalık davasının dinlenmesi mümkün değildir. Dolayısı ile eldeki davaya soybağının reddi olarak bakılarak karar verilmesi, babalığın tespiti talebinin eldeki dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydedilerek, soybağının reddi davasının sonucu beklenip bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/13141 E., 2017/11234 K., 21.9.2017 T.).’’
Babalık Davası Nasıl Açılır?
Belirtmiş olduğumuz babalık davası şartları dikkate alınarak, taleplerin açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulduğu bir dilekçe ile, görevli ve yetkili yer mahkemesine başvurulmak suretiyle babalık davası açılabilir. Dilekçede temel olarak davacı ve davalıya ilişkin ad, soyad ve adres bilgileri yer almalıdır. Babalık hükmü kurulması talebi dayanakları ve delilleri ile birlikte, kanun maddelerine de gerektiği gibi yer verilmek suretiyle ileri sürülmelidir. Ek olarak ileri sürülmek istenen talep mevcut ise (velayet, nafaka vb.) bunlar da belirtilmelidir. Tüm bu hususlara dikkat edilerek doğru bir dilekçe hazırlanarak sürecin lehinize yönetilmesi için ise somut durumunuzu iyi bir şekilde irdeleyecek bir avukatın yardımını almanızı, dilekçenizi bir arzuhalciye başvurmak yerine alanında uzman bir avukata başvurarak avukatın oluşturmasına izin vermenizi tavsiye ederiz.
Babalık Davasında Çocuğa Kayyım Atama
Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerince babalık davasını anne ve çocuğun açabileceğini belirtmiştik. Davacı çocuğun 18 yaşından küçük olduğu, reşit olmadığı durumlarda çocuk adına davayı annesi değil atanan kayyım takip etmektedir. 18 yaşından büyük olan çocuk için ise bu durum geçerli değildir, davayı kendi adına açabileceği gibi açılan davayı kendi adına takip edebilir. Dava açıldığı esnada reşit olmayan, fakat dava devam ederken 18 yaşını dolduran çocuk için ise davanın ihbar edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde 18 yaşını doldurmuş olan çocuğun kayyım ile değil kendi adına davayı takip edebilmesi mümkün olmaktadır.
Kayyım atanarak davayı takip eden çocuk için hak düşürücü süreler anne için işleyecek hak düşürücü sürelerden ayrı olarak ele alınmalıdır. Nitekim Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatı da bu yöndedir: ‘’Babalığın tespitine ilişkin dava, kendi adına asaleten, çocuğa velayeten davacı anne tarafından açılmıştır. Küçüğe kayyım atanarak kayyımın davaya iştiraki sağlanmıştır. Çocuk açısından davanın süresinde olduğu nazara alınmadan, anne yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle hüküm tesisi doğru değildir. (Yargıtay 2.H.D. 2010/9391 E. 2011/11612 K. 6.7.2011 T.)’’
Babalık Davası Ne Kadar Sürer?
Bu hususun kanuni bir sınırı mevcut değildir. Babalık davası aynı zamanda çok sübjektif bir dava türü olduğundan dolayı uygulamaya bakarak da belirli bir süre tahmininde bulunulması zordur. Her uyuşmazlık kendi içinde ele alınmalıdır. Babalık davasını etkileyecek olan birçok farklı etken olmasından ve bu etken durumlara ilişkin belgelerin, dayanakların mahkeme nezdinde incelenmesinin zaman alacağından dolayı kısa sürede sonuçlanması beklenmemelidir. Ayriyeten ilgili mahkemenin yoğunluğu, mahkeme tarafından talep edilen belgelerin mahkemeye ulaşma süresi vb. durumların da dava süresini etkileyeceği kuşkusuzdur. Dolayısıyla babalık davalarına ilişkin bir süre öngörmek yanıltıcı olabilir. Fakat uyuşmazlığınızı bir an önce çözmek istiyorsanız eğer, ilgili hukuki süreci bir avukat vasıtasıyla yönetmenizi tavsiye etmekteyiz. Avukat ile yönetilen bir süreç her zaman çok daha hızlı olmanızı sağlayacaktır. Kişinin yardım almadan, internetten görmüş olduğu belirli bilgiler ile hareket ettiğinde yapılan hatalardan dolayı sürecin uzadığı uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumdur.
Babalık Davasının Anne Bakımından Sonuçları
Babalık davası sonucunda baba ile çocuk arasında soybağı ilişkisi kuruluyor olsa da, dava sonucundan anne de etkilenmektedir. Bu etkiler Türk Medeni Kanunu’nun 304.maddesinde belirtilmiştir. İlgili madde hükmü uyarınca anne, babalık davasında veya ayrı bir dava ile:
- Doğum giderlerini,
- Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderlerini,
- Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderlerini,
talep edebilmektedir.
Anne ilgili taleplerini babaya karşı ileri sürebileceği gibi, davayı ölen babanın mirasçılarına karşı açtığı durumda veya dava esnasında ölen babanın mirasçılarına karşı da ileri sürebilmektedir.
Çocuğun ölmüş olduğu durumlarda, ve hatta kanun hükmü uyarınca çocuğun ölü doğmuş olduğu durumlarda bile hâkim, ilgili giderlerin baba veya mirasçıları tarafından karşılanmasına karar verebilmektedir.
Belirttiğimiz kalemler babalık davası ile birlikte istenecek maddi tazminat talepleridir. İlgili giderler dışında herhangi bir maddi veya manevi tazminat talebinin babalık davası ile birlikte öne sürülebilmesi mümkün değildir. Anne, bu giderler dışında bir maddi veya manevi zarara uğradığı takdirde bunları Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin ilgili hükümlerini dayanak göstermek suretiyle açacağı ayrı bir maddi ve/veya manevi tazminat davası ile öne sürebilir.
Babalık Davasının Baba ve Çocuk Açısından Sonuçları
Babalık davasının, soybağının kurulması açısından var olan 3 yoldan biri olduğunu belirtmiştik. Babalık davasının davacı lehine sonuçlandığı durumda, baba ve çocuk açısından en önemli sonuç, soybağının kurulması olarak karşımıza çıkar. Bu durumda baba ile çocuk arasındaki soybağı geçmişe etkili olarak doğum anında kurulmuşçasına etkisini gösterir.
Türk Medeni Kanun m.337 uyarınca anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmamışsa eğer, baba ile soybağı kurulsa dahi çocuğun menfaati doğrultusunda velayeti anne kalır. Eğer belirtilen durumlardan biri mevcut ise yine çocuğun menfaati gözetilmek suretiyle çocuğa vasi atanabilir veya velayet babaya verilebilir.
Velayetin annede olduğu durumlarda TMK m.329 uyarınca anne lehine nafakaya hükmedilebilir. Baba hükmedilen miktarı ödemek zorundadır. Yargıtay içtihatları da bu doğrultuda seyretmektedir: ‘’ …Somut olayda; küçük … Kol 04/07/2002 tarihinde evlilik dışı ilişkiden dünyaya gelmiş ve küçük ile davalı arasında mahkeme kararı ile soybağı tesis edilmiştir. Soybağının kurulmuş olmasının tabi sonucu olarak davalının ( babanın ) bakım borcu doğmuştur.
…. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, özellikle müşterek çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, davalı babanın tespit edilen mevcut geliri ile orantılı olacak şekilde, küçük … Kol lehine daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde az miktarda nafaka takdir edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 3.H.D. 2019/3941 E. 2019/8662 K. 4.11.2019 T.)
Babanın öldüğü durumlarda nafaka açısından mirasçılara başvurulamaz. Lehe sonuçlanan dava sonucu miraçılara ileri sürülerek çocuk babanın mirasçısı haline gelse de, yan talepler mirasçılara karşı ileri sürülemez. Geçmişe ilişkin nafaka talepleri de mirasçılardan talep edilemez : ‘’Evlilik dışı doğan çocuk yönünden babanın nafaka ile yükümlü tutulabilmesi için, çocuk ile babası arasında soy bağının kurulmuş olması zorunlu olup soybağı kurulmadan önceki dönem için nafaka talep edilebileceğine dair Kanun’da açık bir düzenleme mevcut değildir. Yine 28.11.1956 gün, 1956/15-15 E-K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince nafaka davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade edeceğinden dava tarihinden önceki dönem için nafaka talep edilemeyeceği açıktır. (Yargıtay 8.H.D. 2019/4655 E. 2019/10258 K. 13.11.2019 T.)
Babalık Davasının Soyadı ve Mirasçılık Bakımından Sonuçları
Anayasa Mahkemesi tarafından 2005/114 E. 2009/105 K. sayılı ve 2.7.2009 tarihli iptal kararı öncesi Türk Medeni Kanunu uyarınca evlilik dışı çocuğunun annenin soyadını taşıyacağı belirtiliyordu. İptal kararı ile birlikte bu husus artık çocuğun isteğine bırakılmıştır. Babalık davasının lehe sonuçlanması durumunda çocuk isterse babasının soyadını taşıyabilir.
Babalık davasının miras hukuk açısından en önemli sonucu ise çocuğun yasal mirasçı haline gelmesidir. Kanun hükümleri karşısında çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş olup olmadığı herhangi bir önem taşımamaktadır. Babalık davası sonucu soybağı kurulan çocuk, tıpkı evlilik birliği içerisinde doğmak ile soybağına hak kazanmış çocuk gibi mirasçı olmaktadır. Kanun önünde herhangi bir ayrım bulunmamaktadır.
Babalık Davasında DNA Testi ve Diğer İspat Araçları
Türk Medeni Kanunu’nun 284.maddesinde, dava sürecinde . hâkimin maddî olguları re’sen araştıracağı ve kanıtları serbestçe takdir edeceği belirtilmiş, tarafların ve üçüncü kişilerin, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır. Davalı eğer hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkimin, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabileceği açıklanmıştır.
İlgili maddeden de anlaşılacağı üzere tarafların öne sürmediği delilleri dahi hakimin re’sen, kendiliğinden araştırma yükümlülüğü vardır. Davanın niteliğinden dolayı bu durum ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra hakimin talep ettiği araştırma ve incelemelerin de davalı ve davacı tarafça yerine getirilmesi zorunlu kılınmıştır. DNA testi de bunlardan biri, hatta babalık davasında en önemlisidir. DNA testi sonucu kişinin baba olup olmadığı yüksek olasılıkla ortaya çıkmaktadır. Eğer davalı baba, DNA testine müsaade etmez ise, TMK m.284 hükmü uyarınca dava kabul edilme ve davalı aleyhine sonuçlanma ihtimali yüksektir.
DNA testi babalık davasının önemli delil araçlarından biri olsa da, yegane araç değildir. Taraflar delil serbestisi ilkesi etrafında iddialarını hukuki düzlemde ortaya koyacak çeşitli deliller ile güçlendirebilirler. Hakim, somut uyuşmazlık ve delilleri dikkate alarak karara varmaktadır.
İspat açısından ise, iddia eder ilkesi gereği esas olarak ispat yükü babalık davasında da davacı tarafta bulunmaktadır. Fakat yukarıda bahsetmiş olduğumuz babalık karinesine ilişkin hükümlerde belirtilen şartlar davacı tarafından ortaya konduğu takdirde, davalı taraf baba olarak kabul edilir ve bu durumun aksini ispatlama yükü davalı tarafa geçer.
Babalık Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme
Babalık davasında görevli mahkemeler, 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca aile mahkemeleridir. Yetkili yer mahkemesi ise davacı veya davalı taraflardan birinin davanın açıldığı zamanki yerleşim yeri mahkemesi veya doğum esnasında taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Yetkili mahkemenin olduğu yerde aile mahkemesi bulunmadığı takdirde, asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla görev yapmaktadır.
Babalık Davasında Hak Düşürücü Süreler
Babalık davasına ilişkin hak düşürücü süreler TMK m.303’te düzenlenmiştir. Dava açabilecek kişilere ilişkin hak düşürücü süreler ayrı ayrı ele alınmıştır. Buna göre babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir ve annenin dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bu 1 yıllık sürenin bitiminden itibaren annenin babalık davası açma süresi sona ermektedir. Fakat kanun koyucu yine aynı maddenin son fıkrasında ‘bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir’ diyerek istisnai bir süre daha öngörmüştür.
Anne için bir önceki paragrafta belirttiğimiz hak düşürücü süreler mevcuttur. Çocuk için ise babalık davasını açma hususunda hak düşürücü süre mevcut değildir. Anayasa Mahkemesi’nin 27/10/2011 tarihli ve E. 2010/71, K.: 2011/143 sayılı Kararı’ndan önce çocuk için de babalık davasını açmak için hak düşürücü süre 1 yıldı, fakat ilgili iptal kararı ile birlikte bu duruma ilişkin kanun hükmü iptal edilmiştir. Dolayısı ile çocuk babalık davasını zaman sınırı olmadan istediği zaman açabilmektedir.
Babalık Davasında Avukatın Önemi
Yukarıda çeşitli başlıklar halinde ele aldığımız babalık davasının hangi süreçlerden geçtiğini ve sonucuna etki eden noktaların neler olduğunu açıkladık. İlgili noktaların dikkatli bir şekilde ele alınarak mahkeme önünde dile getirilmesine ihtiyaç vardır. Kişi somut durumda haklı olsa ve açacağı dava lehine sonuçlanacak olsa da, haklılığını hukuki boyuta taşıyamadığından ve elinde lehine olan araçları doğru bir şekilde yansıtamadığından dolayı mağdur olabilmekte, hak kaybı yaşayabilmektedir. Hem bu hak kaybının önüne geçilebilmesi adına, hem de olabilecek maksimum hızda talebinizin sonuçlanması adına bu alanda deneyim sahibi, hukuki usule ve prosedürlere hakim bir avukatın hukuki desteğine başvurmak her zaman kişinin olumlu sonuç alabilmesine yardımcı olacaktır.