Kamuoyu nezdinde “Dezenformasyon Yasası” ya da düzenlemeye muhalif görüşte olanların adlandırmasıyla “Sansür Yasası” olarak bilinen 7418 sayılı Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, birçok maddesiyle yayım tarihinde yürürlüğe girdikten kısa süre sonra çok tartışılan 29. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nin önüne gidecek. Çeşitli tartışmalara yol açarak gündemde yer edinen 7418 sayılı Kanun, 40 maddeden ibaret olup çoğunlukla basın sektörüne dair düzenlemeler içermektedir. Tartışmaların bir bölümü, Dezenformasyon Yasası adıyla bilinen 7418 sayılı Kanunun basın sektörüne işlevsellik kazandırmaktan çok basın özgürlüğünü sınırlaması üzerine yoğunlaşmaktadır. Zira maddeler incelendiğinde hem ana akım medyaya hem de sosyal medyaya getirilen yeniliklerin hem kurumları hem de kişilerin iletişimini ve ifade hürriyetini sınırlayıcı mahiyette olduğu görülmektedir.
Biz ise bu yazımızda, kanaatimizce tartışmaya mahal vermeyecek şekilde anlaşılabilir olmaktan uzak bir üslupla kaleme alınmış ve hukuk camiasında da bu yaygın görüş nedeniyle tartışmalara yol açmış 29. maddeden söz edeceğiz.
7418 sayılı Kanunun 29. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa 217. maddeden sonra gelmek üzere 217/A maddesini eklemiştir. İşbu madde, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” adlı yeni bir suç düzenlemesini getirmektedir. İki fıkradan ibaret işbu yeni maddenin kanun metni aşağıdaki gibidir:
“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Evvela anlaşılması gereken, bu suçun ancak “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle” işlenebilecek bir suç olduğudur. Öyleyse yasa koyucunun burada özel kast aradığı ve ceza yargılamasında özel kastın araştırılması gerektiği söylenmelidir. Failin bu suçu işlediğinden bahsedebilmek için halkı galeyana getirmeye yönelik özel bir kast ile hareket ettiğini tespit edebilmek gerekir.
İkinci husus, paylaşılan bilginin içeriğine ilişkindir. “Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi” ifadesiyle yasa koyucu, suç konusu gerçeğe aykırı bilgiyi önce ülkenin “iç ve dış güvenliği ve genel sağlığı” gibi kategorilerle sınırlamış ve sonra da “kamu düzeni” gibi bir ifadeyle geniş bir yorum sahası inşa etmiştir. Her ne kadar kamu düzeni ifadesi suçun kapsamını genişletse de yasa koyucunun bu düzenlemede gerçeğe aykırı her bilginin bu suçun kapsamına girmeyeceğini ve bilginin içeriğinin sayılan konularla sınırlı olduğunu ifade ettiğini anlamamız gerekir.
Bize göre işbu maddeyi anlaşılabilir ve isnat edilebilir olmaktan en uzak kılan ifade “gerçeğe aykırı bir bilgi” ifadesidir. Halk arasında endişe, korku veya panik yaratıldığının ya da kamu barışının bozulduğunun tespiti dahi son derece güç iken ve sübjektif değerlendirmeler ile sonuca gidilmesine müsait bir yargılama ortamı yaratıyor iken; yasa koyucunun “gerçeğe aykırı bir bilgi” ifadesine yer vermesi ceza yargılaması makamlarına bir başka güç görev yüklemektedir: Bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığının araştırılması.
Failin, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu işleyebilmesi için gerçeğe aykırı bir bilgiyi alenen yaymış olması gereklidir. Öyleyse yayılan bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Bunun tespitini yapacak olan kurum olayın koşullarına göre değişkenlik gösterecek olmalıdır zira mahkemenin doğrudan bir bilginin gerçek olup olmamasına ilişkin bir saptamada bulunması mümkün değildir. Olayın koşullarına göre mahkeme, suça konu bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığını tespit edebilecek durumda olan ilgili kurumdan bilgi ve görüş isteyerek sonuca gidecektir.
Kanun maddesindeki bir başka ifade, “kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan” ifadesidir. Buradan anlaşılması gereken, öncelikle bilginin alenen paylaşılması gerektiğidir. Gerçeğe aykırı bilgiyi herkesin ya da toplumun büyük bölümünün erişebileceği şekilde paylaşmayan bir kimse bu suçun faili olamaz. Zira bu halde paylaşılan gerçeğe aykırı bilginin kamu barışını bozmaya elverişli olması söz konusu olmaz.
Ayrıca alenen paylaşılan gerçeğe aykırı bir bilginin de kamu barışını bozmaya elverişli olmaması mümkündür. Örneğin, sınırlı sayıda takipçili sosyal medya hesabınızdan paylaştığınız ve az sayıda etkileşim alan kamuya açık bir paylaşımınız hakkında bir başkasının 217/A maddesindeki şartların oluştuğundan bahisle suç duyurusunda bulunması halinde sizin bu suçu işlediğinizden bahsedilemez. Zira, paylaştığınız bu bilgi, gerçeğe aykırı olduğu iddia ediliyor olsa da sınırlı sayıda insana ulaşmıştır ve toplumda endişe, korku yaratmaya yetecek kadar kamu barışını bozmaya elverişli değildir.
217/A maddesinin ikinci fıkrası, cezayı arttıran halleri düzenlemektedir. Buna göre, suçun gerçek kimliğin saklanılarak ya da bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılacaktır.
Suçun gerçek kimliğin saklanılarak işlenmesine bir örnek vermek gerekirse, adınızın ve fotoğrafınızın yer almadığı, anonim şekilde kullandığınız sosyal medya hesabınızdan kamu barışını bozmaya elverişli şekilde ve alenen gerçeğe aykırı bir bilgi paylaşmanız halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılacaktır. Burada cezanın arttırılmasının öngörülmesinde sağlanması hedeflenen fayda yalnızca failin tespitinin daha güç bir hal almasına ilişkindir. Zira, gerçek kimlik saklanılarak ve anonim şekilde paylaşım yapmak suç değildir.
Cezayı arttıran bir diğer hal, gerçeğe aykırı bilginin bir örgüt faaliyeti çerçevesinde paylaşılmasıdır. Burada yasa dışı bir suç örgütü ifadesi kullanılmamaktadır. Gerçeğe aykırı bilginin herhangi bir örgütün faaliyeti çerçevesinde, örgütü oluşturan kişi grubunca toplu olarak paylaşılması cezayı arttıran nedeni sağlayacaktır.
Bu yazımızda, 7418 sayılı Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29. maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa eklenen 217/A maddesinin getirdiği yenilikleri açıklamaya çalıştık. İşbu düzenlemeye ilişkin olarak ceza soruşturma ve kovuşturmaları ile karşı karşıya kalmanız halinde alanında uzman bir avukatla çalışmanın önemini vurgulayarak yazımızı sonlandırıyoruz.